Mustafa ile Begüm kırk yıldır beraber yaşıyorlardı. İkisi de öğretmendi. Kırıkkale merkezde kırk yıl önce, “Mustafa Kemal ilkokulun”a tayinleri çıktığında karşılaştılar. O okulda beraberce on yıl görev yapmışlardı. O okulda birbirlerini görmüşler, hoşlanmışlar, Mustafa’nın arkadaşlık teklifinden sonra, bu arkadaşlığın daha uzun sürmesini istediklerinden, üç ay içerisinde evlenmişlerdi. Görev yaptıkları diğer şehir ve kasabalardaki okullara beraber tayinlerini istiyor, beraberce görev yapıyorlardı.
Begüm, okula geldiğinde Mustafa, sınıfta dersteydi. Begüm il milli eğitimde kaydını yatırmış, Mustafa Kemal ilkokuluna gelmiş müdürle tanışmak, göreve ne zaman başlayacağını öğrenmek için gelmişti. Okul müdürü:” Yarın göreve başlayabilirsin,” diye söylemişti. Begüm okuldan ayrıldıktan sonra öğretmen evinde kalabilmek üzere okuldan ayrılmıştı.
Ertesi gün görev yapacağı okula yarım saat önce gelmişti. Okul müdürü:” Arkadaşlar, Begüm hanım okulumuza tayini çıkmış, kaydını yaptırmış, bugün göreve başlayacak, “ dedi ve diğer öğretmenlerle tek tek tanıştırdı. Mustafa bey, otuz yaşlarında, bir seksen boylarında kumral biriydi. Begüm ise sarışın, sarı uzun saçlı, mavi gözlüydü, yirmi beş yaşlarında idi. Mustafa bey, Begüm hanımı görünce oturduğu yerden hemen kalktı elini uzatarak gayet nazik:” ben Mustafa, tanıştığımıza memnun oldum.” Dedi ve gülümsedi. İçinden, “aradığım kız bu, bu kızı kaçırma oğlum, “ diye geçirdi. O günden sonra Mustafa, Begüm’ e kur yapmaya başladı. Mustafa bey zaten kibardı ancak o günden sonra hepten kibarlaştı. Günler böylece geçip giderken....
Görev yaptığı dördüncü ayda Mustafa, Begüm hanımın okul çıkışında:” Begüm hanım, sizinle özel bir konuda konuşabilir miyiz? “
Begüm:” Hangi konuda? “
Mustafa:” Bu konuyu, bir pastanede konuşabilir miyiz?
Begüm:” Ne zaman? “
Mustafa:” Kabul edersen, şimdi!”
Begüm:” Buyurun, siz benden daha eski olduğunuz için buraları daha iyi bilirsiniz,” dedi. Beraberce Zümrüt pastanesine doğru yola koyuldular. Mustafa, Begüm hanımın oturması için sandalyesini yaklaştırdı, Begüm hanım oturdu.
Begüm:” Mustafa bey, sizi dinliyorum.”
Mustafa:” Konuya direk gireceğim. Hareketlerimden de anlayacağınız gibi sizi çok beğeniyorum. Ben sizinle bir ömür boyu arkadaş olmak istiyorum. Kabul etmek size kalmış bir şey, “ dedi ve Begüm’ ün gözlerinin içine bakmaya başladı. Begüm bakışlarını yere doğru kaydırdı, utandı.
Begüm:” Buraya geleli az bir zaman oldu. Sizi yeteri kadar tanımıyorum. Sık sık görüşür, okul dışında buluşur, daha detaylı konuşursak, birbirimizi daha iyi tanımış oluruz. Sizin nazik tavırlarınız hoşuma gidiyor, bu kararı bir ay içerisinde sonlandıralım, olur mu?” Bir şeyler yediler, fazla oturmadılar, kalktılar. Bir ay içerisinde hemen hemen her gün değişik yerlerde buluştular, iki sevgili gibi dolaştılar. Ay sonunda; evlenmek için karar aldılar. Nikâh şahitleri okul müdürü ve yardımcısı oldular. Aileleri yoktu çünkü ikisi de çocuk yetiştirme yurdunda büyümüşlerdi. İkisi de birbirlerini anlıyorlardı. Diğer öğretmen arkadaşları ve onların tanıdıklarıyla çok güzel düğünleri oldu. İkisi birbirlerini çok sevdiler. Daima güler yüzleri birbirini tamamlıyordu. Okula bir sevgi seli doldu, hiçbir zaman kırgınlık olmadı. İkisi de tam yirmi beş yıl görev yaptılar. Evlilikleri boyunca her hamile kaldığı süre, cenin ana karnında hep öldü. Onlarda bundan hiç üzülmediler; “Allah nasip etmeyince, elden gelen bir şey gelmiyor,” diye hiç kafaya takmadılar. Zaman ve yaşta ilerleyince çocuk sahibi olmaya çaba harcamadılar. Emekliliklerini istediler. Manisa’ya bağlı Yunus Emre ilçesinin Özel Şehzade İlkokulundan emekli oldular. Aydın’ın Didim ilçesinden bir daire aldılar. Hayatlarının bundan sonrasını orada geçirirlerken; Begüm hanım bir gün eşiyle beraber merdivenlerden inerlerken sağ ayağı ileri doğru aniden kayınca kendini giriş kapısının arkasında buldu kendini. Eşi ne kadar tutmaya çalışsa da eşini yakalayamadı. Birazda yaşlılığın verdiği ani hareket etme yeteneklerinin azalması sonucu, merdivenleri ağır ağır indi. Eşinin başını ellerine alsa da:” Bir yerin ağrıyor mu?” Dese de, Begüm:“ Belim çok ağrıyor, “ derken acıdan gözyaşlarını tutamadı. Ambulansla hastaneye kaldırıldı. Doktorların yaptıkları tetkikten sonra:” Begüm hanım bundan sonra, yatalak kalacak,” diye Mustafa beye söylediler. Mustafa bey ikinci kez bütün umutları yıkıldı. İlaçlarla beraber evlerine geri geldiler. Begüm hanımı yatağa yatırdılar. Bundan sonra ki günlerde bütün ev işleri Mustafa’ ya kaldı. Bakıcı tutuldu, fakat mali durumları fazla dayanamadı. Bakıcının işini son verdiler. Yemekleri Begüm hanım tarif ediyor, Mustafa bey tarife göre yapıyordu. Bu durum yıllarca sürdü. Mustafa bey, her gün Begüm hanımı gördükçe kahroluyor, birden vücudunda çökmeler başladı. Hızla hareketleri yavaşlamaya başladı. Her gün evine yakın marketten alış-veriş yapıyordu. Yıllarca sürdü bu durum. Mustafa beye malum oldu sanki, o sabah markete gittiğinde:” Üstün oğlum, ileri ki günlerde ben iki-üç gün gelemezsem, sen bizi yoklamaya gel,” dedi ve üzüntülü bir durumda evine tekrar doğru gitti. Market sahibi Üstün bu sözleri duyunca, Mustafa beye takip etmeye başladı. İşlerinin yoğunluğundan dördüncü gün aklına geldi. Yanına arkadaşını alarak, Mustafa beyin evine gitti. Dairenin zilini defalarca çalsa da içeriden ses gelmeyince, yan dairedekinin zilini çaldı. Megafonda ki ses.” Kim o?” deyince, Üstün:” Mustafa bey amcayı bakmıştım, iki-üç gündür markete gelmedi de merak ettim,” dedi. Megafondaki ses:” Bizde merak ettik, hiç sesleri çıkmıyor,” deyince, Üstün:” Teşekkür etti.” Hızla emniyet müdürlüğüne gitti. Durumu anlattı. İki polis, savcı bey ve anahtarcı ile beraber hep birlikte, Mustafa beyin oturduğu daireye gittiler. Anahtarcı daire kapısını açtı içeri girdiler. Odaya girdiklerinde; Begüm hanım yatakta ölmüş, banyo tarafına gittiklerinde Mustafa bey yerde yatıyordu. Orada ölmüştü. Savcı bey şöyle yazmıştı raporuna; Mustafa bey, banyoda ayağı kayıp düşünce başını duvara çarpınca beyin kanamasından ölmüştür. Begüm hanım, kalkamadığı için açlık ve susuzluktan ölmüştür.
Ve iki ceset Didim’ e gömüldü. Birbirlerini seven, insanları gerçek sevgiyle seven, insan canlısı öğretmen sessizce bu dünyadan göçüp gittiler, ruhları şat olsun.
Yorum yazarak Söke Ekspres Gazetesi Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Söke Ekspres Gazetesi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Söke Ekspres Gazetesi editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Söke Ekspres Gazetesi değil haberi geçen ajanstır.
Şimdi oturum açın, her yorumda isim ve e.posta yazma zahmetinden kurtulun. Oturum açmak için bir hesabınız yoksa, oluşturmak için buraya tıklayın.
Yorum yazarak Söke Ekspres Gazetesi Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Söke Ekspres Gazetesi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Söke Ekspres Gazetesi editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Söke Ekspres Gazetesi değil haberi geçen ajanstır.